Eski bir İstanbul mahallesinde yer alan ahşap bir evin ilk katındayım. Biri beyaz biri pembe iki orkidenin süslediği pencerenin önüne karşılıklı konmuş iki koltuktan birinde oturuyorum. Bana ikram edilen kahveyi orkidelerin yanına koyuyorum. Beyaz bir porselen üzerine altın işlemelerle Kız Kulesi çizilmiş fincana. Sessizlikte duruyor ve arkama yaslanıyorum. Orkidelere bakıyorum. Nasıl bu kadar büyüdüklerini düşünüyorum. Sonra orkidelerin canlılığına tezat biçimde rengi solmuş, ahşapları dökülmeye başlamış olan karşıdaki eve dikiyorum bakışlarımı uzun uzun. Fincanı elime alıp bırakıyorum. Sessizlik devam ediyor. Benim başlamam “lazım” konuşmaya. Bir terapi koltuğundayım çünkü ve ilk cevaplamam gereken soru hep aynı “Nasılsın?”. Nasıl olduğumu o kadar bilmiyorum … Koltuk okumayı sürdür
WordPress sitenizde gömmek için bu adresi kopyalayıp yapıştırın
Bu kodu sitenize gömmek için kopyalayıp yapıştırın