Bir yol ayrımında duruyoruz. Ben ve kalbim bir yana, ben ve aklım diğer yana bakıyoruz. Ne bir yana ne diğer yana gidebiliyoruz. Durmak olağan gibi, durmak kaderimiz gibi, durmazsak ölecekmişiz gibi, öylece duruyoruz. Kararsız, karmaşık, hareketsiz, cesaretsiziz… Karşımıza çıkıp bize yol gösterecek yaşlı bilgeyi bekliyoruz.
Bir yol ayrımında duruyoruz. Ben ve kalbim bir yöne, ben ve aklım diğer yöne bakıyoruz. Bir sorunun cevabını arar gibi, sorunun tek bir cevabı var gibi ve biz o cevabı bulacak kadar şanslı değilmişiz gibi, sadece duruyoruz. Biraz utangaç, biraz suçlu, bıkkın ve çaresiziz. Tepemizde belirip sorumuza yanıt verecek her şeyi bilen kuşu bekliyoruz.
Bir yol ayrımında duruyoruz. Ben ve kalbim bir tarafa, ben ve aklım diğer tarafa bakıyoruz. Gitmek ayıp gibi, seçmek günah gibi, seçmemek zayıflık gibi, mecburen duruyoruz. Öfkeli, küskün, umutsuz ve ağlamaklıyız. Göz yaşımızdan yeşerip derdimize derman olacak büyülü çiçeği bekliyoruz.
Bir yol ayrımında duruyoruz. Ben ve kalbim bir ayağımıza, ben ve aklım diğer ayağımıza bakıyoruz. Ayağımızı ilk defa görmüş gibi, o ayak bizim değilmiş gibi, ayak neye yarar bilmezmiş gibi kitlenmiş bakıyoruz.
Ne kadar olduğunu bilmediğimiz bir süreden sonra sakince gözlerimizi ayaklarımızdan kaldırıyoruz. Birbirimize bakıyoruz. Heyecanlı, ürkek, cesur, korkak ve meraklıyız. Birbirimize dönüyor, yeni keşfettiğimiz ayaklarımızla sadece birer adım atıyoruz. Birbirimize sarılıyoruz. Aynı anda düşünüyoruz, hissediyoruz, kavrıyoruz.
Yönler, kararlar, sonuçlar ne olursa olsun birlikteyiz, biliyoruz…